NUMARALI
HADİS-İ ŞERİF:
حَدَّثَنَا
مُسْلِمُ
بْنُ
إِبْرَاهِيمَ
حَدَّثَنَا
قُرَّةُ
قَالَ
سَمِعْتُ
يَزِيدَ بْنَ
عَبْدِ
اللَّهِ
قَالَ كُنَّا
بِالْمِرْبَدِ
فَجَاءَ
رَجُلٌ
أَشْعَثُ
الرَّأْسِ
بِيَدِهِ
قِطْعَةُ
أَدِيمٍ
أَحْمَرَ
فَقُلْنَا كَأَنَّكَ
مِنْ أَهْلِ
الْبَادِيَةِ
فَقَالَ
أَجَلْ
قُلْنَا
نَاوِلْنَا
هَذِهِ الْقِطْعَةَ
الْأَدِيمَ
الَّتِي فِي
يَدِكَ فَنَاوَلَنَاهَا
فَقَرَأْنَاهَا
فَإِذَا فِيهَا
مِنْ
مُحَمَّدٍ
رَسُولِ
اللَّهِ إِلَى
بَنِي
زُهَيْرِ بْنِ
أُقَيْشٍ
إِنَّكُمْ
إِنْ
شَهِدْتُمْ
أَنْ لَا
إِلَهَ
إِلَّا
اللَّهُ
وَأَنَّ مُحَمَّدًا
رَسُولُ
اللَّهِ
وَأَقَمْتُمْ
الصَّلَاةَ
وَآتَيْتُمْ
الزَّكَاةَ
وَأَدَّيْتُمْ
الْخُمُسَ
مِنْ
الْمَغْنَمِ
وَسَهْمَ
النَّبِيِّ
صَلَّى
اللَّهُ
عَلَيْهِ وَسَلَّمَ
الصَّفِيَّ
أَنْتُمْ
آمِنُونَ
بِأَمَانِ
اللَّهِ وَرَسُولِهِ
فَقُلْنَا
مَنْ كَتَبَ
لَكَ هَذَا
الْكِتَابَ
قَالَ
رَسُولُ
اللَّهِ
صَلَّى
اللَّهُ
عَلَيْهِ
وَسَلَّمَ
Yezid b. Abdullah
(şöyle) dedi:
Biz (Basra'daki) Mirbed
(mahallesin)de idik. Elinde bir deri parçası bulunan saçı başı dağınık bir adam
geldi. (Kendisine)
"Sen çöl halkından
birine benziyorsun. Elindeki bu deri parçasını bize ver" dedik. O da O'nu
bize verdi, onu okuduk. Bir de ne görelim o deri parçasına
"Allah'ın Rasûlü
Muhammed (s.a.v.)den Züheyr b. Ukayş oğullarına, eğer siz Allah'dan başka bir
ilah olmadığına ve Muhammed'in Allah'ın elçisi olduğuna şahitlik eder, namazı
kılar, zekatı verir humusu da ganimetlerden (ayırıp hak sahiplerine) verir ve
Nebi (s.a.v.)'in (bir müslüman olarak ganimetlerde bulunan) payı ile (bir Nebi
olarak yine ganimetlerde bulunan) safiyy (hissesin)i (kendisine) öderseniz, siz
kesinlikle Allah'ın ve Rasûlünün emanıyla emniyettesiniz." (sözleri)
yazılıydı.
"Bu mektubu sana
kim yazdı?" dedik " Rasûlullah Sallallahu Aleyhi ve Sellem"
(yazdı). Cevabını verdi.
İzah:
Bilindiği gibi,
Nebiimiz, ganimetler bölüştürülmeden önce ya bir köle ya bir câriye ya da bir
atı ganimetler arasından seçerek alır ve seçerek almış olduğu bu malada
seçilmiş anlamına gelen Safiyy ismi verilirdi. Hz. Nebi, Safiyye validemizi bu
şekilde Hayber ganimetleri arasından seçerek almıştı. Hz. Safîye'nin asıl ismi
Zeyneb'di Nebiimiz O'nu Hayber ganimeti bölüşülmeden önce safiyy olarak seçip
aldığı için Safiyye ismini aldı.[Koksal M. Asım, İslâm Tarihi VII-207.]
Hz. Safiyye Nebiimizin
Hayber'e gelişinden birkaç gün önce, Ki-nane b. Ebûlhukayk ile nikahlanarak develer
boğazlanıp Yahudilere ziyafetler çekilmiş ve Sülalim kalesine gelin
götürülmüştü.
Hz. Safiyye; Kinane b.
Rebi' b. Ebi'l-hukayk'la zifafa girdiği gece düşünde bir ayın, Medine
tarafından gelip kucağına düştüğünü görmüş, bunu anlatınca kinane öfkelenmiş ve
"sen, ancak, Hicaz hükümdarı Muhammed'e varmak istiyorsan!" diyerek
yüzüme bir tokat vurup yüzünü gövertmiş mo-rartmıştı.
Nebiimizin yanına
getirildiği zaman, Hz. Safiyye'nin yüzünde o tokadın izi duruyordu.
Nebiimiz:
"Nedir
bu"diye sorunca, Hz. Safiyye hâdiseyi anlattı.[Koksal M. Asım, İslâm
Tarihi VII-207.]
Hz. Nebi de O'na
"Eğer sen
müslümanlığı, Allah'ı ve Allah'ın Rasûlünü tercih edersen ben de seni kendime
alakoyacak zevce edineceğim.
Eğer yahudiliği tercih
edecek olursan, seni azad ederim. Sen de gider, kavmine kavuşursun"
buyurdu.
Hz. Safiyye böyle azad
edilip Nebi zevcesi olarak kalmak veya kavminin yanına dönmek hususundan birini
seçmekte serbest bırakıldı. O da azad edilip, Nebiimizin zevcesi olarak kalmayı
seçti...
"Allah ve Allah'ın
Rasûlü bana azadlanmamdan ve kavmimin yanına dönmemden daha sevgilidir. Evet
ben Allah'ı ve Rasûlünü tercih ediyorum." dedi.[Koksal M. Asım, İslâm
Tarihi VII-208.] Hz. Nebiin ganimetlerde safiyy payından başka iki payı daha
vardı.
1. Savaşa iştirak eden
her mücahid gibi ganimetlerden aldığı pay, savaşa girsin veya girmesin bu payı
almak onun hakkı idi.
2. Ganimetlerden
ayrılan humustan aldığı beşte bir pay. Hz. Peygamberin vefatıyla bu paylar
yürürlükten kalkmıştır.
Her ne kadar 2995
numaralı hadis-i şerifte Hz. Nebiin Hz. Safiy-ye'yi ganimet malları arasından
seçerek aldığı ifade edilirken 2996 ve 2998 numaralı hadisler de, Hz.
Safiyye'nin önce Hz. Dihye'nin hissesine düştüğü daha sonra Hz. Nebie
verildiğinden bahsedilmesi, Zahirde 2995 numaralı hadisin 2996 ve 2998
numaralı hadislere aykırı olduğu hissini uyandırıyorsa da, aslında böyle bir
çelişki yoktur. Çünkü sözü geçen son iki hadis mücmel olan 2995 numaralı hadise
açıklık getirmektedir. Bu hadisler birlikte mütalaa edilince hâdisenin şöyle
cereyan etmiş olduğu anlaşılıyor.
İslâm mücahidlerinden
Dihyetü'l-Kelbî Hayber savaşından sonra Hz. Nebie varıp
"Ey Allah'ın
Nebii, esir alınan kadınlardan bana bir kadın ver!" deyince Nebiimiz de
ona:
"Git birini
al" buyurmuş. Hz. Dihye'de gidip esir kadınlar arasından Hz. Safîyye'yi
seçip almış.
Mücahidlerden biri de
Hz. Nebie yaklaşarak "- Ey Allah'ın Rasûlü Kureyza ve Nadir oğullarının
reisi (nin kızı) olan Safiyye'yi Dihye'ye mi verdin. Vallahi bu iyi olmaz. Onu
ancak sen almalısın," demiş, bunun üzerine Hz. Nebi. Hz. Dihye'ye, sekiz
adet esir vermek suretiyle, onun gönlünü yapıp Hz. Safiyye'yi geri almış. Sonra
hürriyetine kavuşturarak onunla evlenmiştir. Ancak onunla gerdeğe girmeden
önce, kendisini süslemesi ve istibrasını tamamlaması için onu Hz. Ümmü
Sü-leym'e teslim etmiş. Hz. Safîyye'de istibrasını onun yanında tamamlamıştır.
Bilindiği gibi istibra, iddet değildir. Rahmin çocuktan berî ve hâlî olduğunu
anlamak için bir. süre cima etmeden beklemektir.
Hayber'in cebren mi,
sulhan mı, yoksa ahalisi çekilmek suretiyle harb-siz olarak mı alındığı
ihtilaflıdır. Ebû Ömer îbn Abdilberr'e göre bütün Hay-ber arazisi cebren
alınmıştır. Münzırî, bir kısmının Cebren, bir kısmının da ahalisi çekilmek
suretiyle harbsiz olarak alındığına kaildir. Rasûlullah (s.a.v.)'in ganimeti
taksim etmeden Hz. Dihye'ye câriye vermesi bir kaç vecihle tevil olunur. .
a. Tenfil suretiyledir.
Yani nafile olarak izin vermiştir.
b. Ganimetleri taksim
ederken beşte bir hesabına dahil olmak şartıyla vermiş olabilir.
c. Sonradan kıymetini
biçmek ve Dihye' (r.a) hesabına geçirmek şartıyle vermiş olabilir.
Hz. Dihye, eshab-ı
kiramın yüzce en güzeli idi. Cebrail (Aleyhisselam) Nebi (s.a.v.)'e bazan onun
suretinde gelirdi.
Ümmül mü'minin Safiyye
binti Uyeyn, Harun (a.s) sülalesindendir. İlk kocası Kinâne b. Ebul Hukayk
Hayber vak'asında öldürülmüştü. Rasûlullah (s.a.v.) onu Hz. Dihye'ye vermişken
tekrar geri alması hususunda muhtelif sözler söylenmiştir. Hatta bir rivayete
göre Rasûlullah (s.a.v.) Hz. Safiyye'yi Dihye'den satın almıştır. Ortada satış
yokken onu nasıl satın aldığı dahi câ-yı te'emmül görülmüştür.
Bu bâbda söylenen
sözlerin en doğrusu şudur: Rasûlullah (s.a.v.), Hz. Safiyye'yi haşa şehveti
iktizası geri almamıştır. Çünkü kendisi şehvetten masumdur. Onu geri alması;
Hz. Dihye'ye münasib olmadığı, çünkü Harun (a.s) neslinden gelen güzel bir reis
kızı olduğu kendisine bildirildiği içindir. Mâzerî'nin beyanına göre Dihye
hâdisesi iki veçhe hamle edebilir.
1. Hz. Dihye bu
cariyeyi kendi rızasıyle iade etmiş, Rasûlullah (s.a.v.) da başkasını almak
için ona esirler arasından bir câriye almak için izin vermişti. Esirlerin en
iyisini seçmesine müsaade etmemişti. Esir kadınların güzellik, şeref ve neseb
itibariyle en iyisini seçtiğini görünce Dihye'ye bir iltimas-da bulunmuş
olmamak için Hz. Safiyye'yi geri almıştır. Zira ordu da Hz. Dihye'den daha
faziletli zevat vardı.
Vakıdî'nin Siyer'inde
Nebi (s.a.v.)'in Dihye'ye Kinâne b. Rabî'in kız kardeşini vermiş, bu suretle
onun gönlünü almıştır.
Hz. Safiyye'nin bu
şekilde geri alınmasına bazı rivayetlerde mecazen satın alma tabiri
kullanılmıştır.[Davudoğlu Ahmed, Sahih-i Müslim, VII- 286, 287.]